BENGÜL EDEBİYAT / SANAT
  mustafa aslan'ın irfan orga ile ilgili yazıları
 

BİR TÜRK AİLESİNİN ÖYKÜSÜ 

BİR TÜRK AİLESİNİN ÖYKÜSÜ

                                   Mustafa ASLAN

 

İrfan Orga’nın anılarından yola çıkarak yazdığı Bir Türk Ailesinin Öyküsü ülkemizin Osmanlı’dan Cumhuriyet’e yakın tarihimize kadar uzanan serüveni anlatmaktadır. Bir ailenin, bir insanın, bir ülkenin geçmişini anlatırken geleceğine de ışık tutabilecek bir yapıt.

 

ÇOCUKLUK

 

Varlıklı bir ailede yaşama gözlerini açan aynı zamanda anlatıcı olan kahramanımız üzerinden çocukluğun kimi özelliklerini veriyor yapıt. Altı yaşındayken amcasıyla Sarıyer’de balığa çıkışını oldukça canlı anlatıyor. Balıkların onlara tertemiz sularda eşlik edişi, karşılaşılan yunus grupları… Okuyanın gözünde canlandırıyor kolaylıkla, o yılları. Çocuklukta yaşananların kolay kolay unutulmayacağını anlıyoruz.

 

Çocuklarda ve hayvanlarda içgüdü ne kadar da kuvvetli’ Şimdi bir tehlike ile karşılaştığımda bunu çocukluğumda olduğu kadar açıklıkla görebiliyorum.” (s.9)

 

SAVAŞ

 

Yapıt savaşın korkunçluğunu yıkıcılığını anlatan önemli sayabileceğimiz yapıtlardan biridir. Savaş söylentilerinin başlamasıyla toplumda bir küçülme başlar. Yapıtta bunu ailede ve toplumdaki yansımalarından anlıyoruz.    

İnsanların özlemleri ve gelecek korkularını büyüttükçe büyütüyor savaş korkusu, ama ekmek ve güven duygularını da küçültüyor her geçen gün.

Savaşın başlamasıyla gelen yaralılar arasında sakat kalanlar oluyor. Savaş ölümün yanında sakat da bırakır, gerçeğinin altı bir kez daha çiziliyor.

Özellikle savaşın iki mağduru vardır. Bunlardan birincisi çocuklar, ikincisi ise kadınlardır. Bir Türk Ailesinin Öyküsü adlı yapıtta açıkça görüyoruz. Varsılken yoksullaşan bir ailede çocuklar

 

 

ALMAN ETKİSİ

 

I. Paylaşım Savaşı’na Almanya nedeniyle girilmişti. Bu görüşe kitabın değişik yerlerinde karşılaşıyoruz. Almanları tutuğu söylenen Enver paşa ve Talat Paşa’nın etkisini de görüyoruz. Yapıt, “Osmanlı İmparatorluğu 1914 yılının sonunda savaşa girdi.” (s.70) diye belirtir.

Kahramanımızın babası askere alınır. Onun anlattığına göre, orduda Alman askerinin olması asker içinde rahatsızlık nedenidir. Hatta bunlara “Prusya zıpçıktıları” adını takmışlardır. Ülkede büyük bir alman etkisi vardır, kahramanın babasının anlattıklarına göre.

“.. Memleket Almanların çizmesi altında. Alman etkisi ve parası başımızı döndürdü. Uçurumun kenarında olduğumuzu kimse görmüyor.” (s.61)

 

 

İSTANBUL VE İZMİR

 

Yapıtta uzam olarak birkaç yer seçilmesine karşın ağırlık İstanbul’dadır. İkinci sırada ise İzmir yer almaktadır.

Bir Türk Ailesi’nin öyküsü sayesinde Sarıyer’i dolayısıyla İstanbul’u geçmişten bugüne değerlendirme fırsatını veriyor.

Yazar askerlik nedeniyle gittiği Tokat ve sonrasını anlatırken iki şeyi öğreniyoruz öncelikle. Birincisi Anadolu’nun içinde bulunduğu kötü koşullar, ikincisi ise İstanbul’un o yıllarda gelişmiş ve doğal güzellikleriyle vazgeçilmez bir kent olduğudur.

 

Tokat’ın çoraklığından sonra İstanbul’un ağaçları insana daha yeşil gözüküyor. Eski, sessiz bahçelerdeki canlı çiçekler doğaya daha bir güzellik katmış.” (s.284)

 

 

AMERİKA BÖLER

 

Yapıtın dikkat çeken bölümlerinden birisi askeri okuldaki öğrenciler arasındaki bölünmenin düşmanlığın başlamasını anlatan yerlerdir. Amerika’nın işe el atmasıyla toplumun belki de en sağlam kesimi olarak görülen askeri okuldaki öğrenciler arasında etnik ayrılıkçılık ve bölünmeler başlıyor. O güne değin bir kardeş gibi yaşamış olan Ermeni, Türk, Kürt ve Arap öğrencileri birbirine düşürür.

“Bir gün Amerikan birliklerinin ana binayı Ermenilere verecekleri haberi ortaya atıldı. Peki Türkleri ne yapacaklar, kimse bilmiyor.” (s.250)

 

İŞGALDEN CUMHURİYET’E

 

Yazar, İstanbul’un işgalini bütün canlılığıyla anlatır. İşgalde İngilizlerin her yerde olduğunu, her işe karıştığını, direktifler verirler. Ülkede her alanda bir kargaşa başlar, askeri okuldaki öğrencileri okullarını terk etmeye zorlarlar. Bu yıllarda Mustafa Kemal Atatürk’ün adı dillerde dolaşmaktadır. Padişah Mustafa Kemal’in kellesini getirene ödül verecektir.

 

1920’nin yaz günlerinde duyulan tek şey Mustafa Kemal’in adıydı. Padişah kellesini getirene ödül verecekmiş. Bunu öğrendiğimizde Mustafa Kemal gözümüzde daha bir yüceldi.” (s.257)

 

SONUÇ YERİNE

 

Bir Türk Ailesinin Öyküsü bir ailenin olduğu kadar ülkemizin de tarihine ışık tutan bir yapıt, zamanın geçerken değiştirici gücünü, aman dinlemediğini, herkese kafa tuttuğunu gösteren aynı zamanda. Bu yapıt yazınsal tür olarak “anı”nın da ötesinde güzel bir roman, bana göre.

 

İrfan Orga, Bir Türk Ailesinin Öyküsü, (anı) Türkçesi:Dr. Arın Bayraktaroğlu, 12. Basım: Ocak 2009, Everest Yayınları-İstanbul

 

 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol