BENGÜL EDEBİYAT / SANAT
  mustafa aslan'ınlale devri ile ilgili yazıları
 
 



KATRE-İ MATEM

 

Katre-i Matem, İskender Pala’nın lalenin geçmişini irdelerken Osmanlı’nın Lale Devri’ni de (1718’de Avusturya ile yapılan Pasarofça Anlaşması’ndan Patrona Halil Ayaklanmasına) masaya yatıran bir polisiye romanı. Çünkü bir devre adını veren lale ve bu devirde yaşananlar hiç de yabana atılacak türden değil. Bu yıllarda yaşananlar imparatorluğun geleceğini belirlemiştir, büyük ölçüde.

 

Yazar, serim, düğüm ve sonuç adını verdiği üç bölümden; 66 soru ve buna verilen yanıttan oluşmaktadır Katre-i Matem. Yapıtta girizgah ve hatim bölümleri de vardır.

 

LALE TARİHİ

 

İskender Pala’nın Katre-i Matem’de yazdıklarına göre, lale ve Türkler arasında benzerlikler vardır. Türkler onu Orta Asya’dan getirmişlerdir.

 

Bir yerde lale aracılığıyla Doğu-Batı karşılaştırması yapılmaktadır. Doğu’nun Batı karşısındaki üstünlükleri yapıtta yeri geldiğinde belirtilmektedir.

 

Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Anadolu’da değişik kentlerde (Örneğin: Manisa, Konya) değişik türlerini yetiştirmişlerdir. İstanbul alındıktan sonra da bu bitkinin değişik türlerinin üretilmesi konusunda kafa yormuşlardır.

 

“Lalenin serencamı necip Türk milletinin tarihi sayılır yani;ikisinin de zaman atlasında yaptıkları yolculuklar örtüşmektedir. Türk milleti de tıpkı lale gibi taşralı olarak nitelendirilmiştir yani.” (187)

 

Lale ülkesi olarak bugün adından söz ettiren Hollanda’ya da lalenin İstanbul’dan gittiğine kuşku yoktur. Pala, bunu “evden kaçırılmış kızlar” diye anlatıyor. Bu güzel bitkinin hırsızlığının yanı sıra kaplumbağa da yurtdışına kaçırılmaktadır.

 

“Yazık ki şimdilerde en renkli elbiselerini Felemenk diyarında kuşanmış bir gelin misali vatanına hasret çekiyor, ağlıyor, belki hıçkırıyor. Elinde tuttuğun o soğan, içinde, siyaha çalan koyu mor bir hüzün –ki onlar bu vatanın evden kaçırılmış kızlarıdır- kimliğini yeniden hatırlayacak. Ve onlar taa Sadabat bahçelerindeki mütevazı evlerine dönesiye kadar, her baharda…” (s.134)

 

 

PATRONA HALİL İSYANI

 

Lale Devri ve Patrona Halil İsyanı… Bir taraftan halkından haberi olmayan ve halkını umursamayan yönetici sınıf öte yandan açlık, sefalet ve kötü koşullarda yaşayan  geniş yığınlar.

 

Patrona Halil İsyanı çok az kişinin yaptığı gösterilerle (hamam tellakları) başlar. Süren gösteriler kişi sayısını her geçen gün artırır. Önü alınamaz bir durum oluşur. İsyana boşaltılan hapishanelerdekiler de katılınca işin rengi yavaş yavaş değişmeye başlar.  Kentte yağmanın önü alınamaz boyutlara ulaşır. İsyancılar istedikleri devlet adamların kellelerini birer birer koparırlar. Nevşehirli Damat İbrahim Paşa idam edilir. İş bunla kalmaz… III.Ahmet tahtan indirilir ve yerine I.Mahmut getirilir.

 

“Bu sabah Üsküdar’dan gelirken veziri ve damadı İbrahim Paşa’nın, onun damadı Kaptan-ı derya Kaymak Mustafa paşa’nın ve çok sevdiği kethüdasının boyunları morarmış sapsarı cesetlerini taşıyan kağnının hazin gıcırtıları arasında yükselen uğultuları işitmiş, cesetlerinin azgın isyancıların elinde parçalanışını düşünmüş v, az evvel aldığı bir habere göre de…” (s.410)

 

 

ZINDANLAR VE  İŞKENCE

 

İskender Pala, Katre-i Matem’de Osmanlı’da zindanlar ve işkenceye de değinmiş. Pala’nın yazdığına göre İstanbul’un değişik yerlerinde zindanlar işkencehaneler var. Buralarda değişik işkence usulleri uygulanmaktadır. İşkenceciler yeri geldiğinde devletin üst makamındakilere de işkence yapmaktan geri kalmazlar.

 

“…Fakat kazasker İshak Efendi direndikçe onlar şiddetin dozunu artırmış ve nihayet sağ baldırında derince bir hançer yarası açarak sinir uçlarını dışarıda tutup işkence etmeye başlamışlardı. İshak Efendi tahminlerinden daha çetin ceviz çıkmış gibiydi. Sorularına cevap alamadıkça hazırladıkları işkence usullerini sıra sıra deniyorlardı.” (s.104)

 

İSTANBUL

 

İskender Pala öteki yapıtlarında olduğu gibi Katre-i Matem’de de uzam olarak yabancılarca kıskanılan bir kenti İstanbul’u seçmiş.

 

Lale Devri İstanbul’unu okurun gözünde canlandıracak kadar canlı görünümlerle karşılaşıyoruz: Kağıthane, Haliç, Eyüp Sultan, Cibali, At Meydanı, Bayezit, Kumburgaz, Küçükçekmece, Topkapı, Süleymaniye, Çengel Köy, Cerrahpaşa, Binbirdirek, Çemberlitaş, Tavuk Pazarı, Mevlana Kapısı, Gedikpaşa, Galata, yeniçeri kahveleri, Haseki, Ali Bey Köyü… görünümleriyle karşılaşabileceğimiz İstanbul’dan birkaç ad.

 

Bugün İstanbul’un sınırları içerisinde olan pek çok yerin köy olduğunu, kente giriş kapılarını, Eyüp’teki oyuncakçıları, Kapalı Çarşı’yı mezar taşlarını,  çeşitli meslekleri hatta delilerini bile okuyoruz.

 

İskender Pala’nın soluk soluğa okunan Lale Devri’nde İstanbul’da geçen bir polisiye, Katre-i Matem.  Okuyana değişik bilgi tatları da tattıracak bu yapıt dönemi tanımak, Doğu-Batı sorunsalı açısından da üzerinde durulacak bir yapıt.

 

*İskender Pala, Katre-i Matem, I.Basım:Nisan 2009, Kapı Yayınları-İstanbul

 
 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol